“Ülke Zeytinyağının Geçmişten Günümüze Kısa Yolculuğu ve Zeytinyağında Güncel Sorun; Taklitve Tahşiş”
*Dr. Mustafa Tan
Dr. Tan Zeytinyağı Üreticisi
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi İcra Direktörü
Gerçekten de dünyanın en kalitelilerinden sayılabilecek nitelikte, zeytinyağlarının ve sofralık zeytinlerinin üretildiği bir ülkede yaşıyoruz. Üzerinde bulunduğumuz topraklarda bu ürünlere dair binlerce yıllık bir kültür birikimi var. İlk zeytin ağacı bundan 60 bin yıl önce Anadolu’ da yeryüzündeki ağaçların ilki olarak ortaya çıkıyor. Yabani zeytin ağaçlarını akıllıya dönüştürmeyi akıl eden Anadolu insanı bundan 12 bin yıl önce zeytinin meyve suyunun zeytinyağı olduğunu da belki de bir rastlantı sonucu öğreniyor. O gün bugündür zeytin ağacı sağlık, güzellik, güçlülük ve barış, erdem ve ölümsüzlüğün sembolü olarak etrafına ışık saçmaya devam ediyor.
Ancak bizlerin bugüne kadar bu değerli ürünlerimize yeteri kadar sahip çıktığımız, onlara gereken önemi verdiğimiz söylenemez. Sadece 2000 yıllık zeytincilik geçmişine sahip İtalya bizden 10 bin yıl sonra devraldığı bu bayrağı öyle yükseklere taşıdı ki, tüm dünya onun sanki öz bir İtalyan olduğunu sanıyor ve hala hayranlıkla izlemeye devam ediyor. İspanya ise global üretim bakımından dünyada lider, Biz ise üretimde komşumuz Yunanistan’ın zaman zaman da Tunus’un ardından geliyoruz. Ancak son 15 yılda Ülkemizde’ de gerek ağaç sayısında artış gerekse üretim, tüketim ve ihracatın ambalajlıya doğru yükselişi anlamında güzel gelişmeler yaşanıyor. Şayet Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi ve Bakanlığımızın koyduğu hedeflerin uygulanmasında teşvikler anlamında daha ciddi ve kararlı kararlar alınırsa Zeytin Ağacı Anavatanı Anadolu’da layık olduğu liderlik koltuğuna da oturabilir.
Zeytinyağı Ülkemizde son yıllarda popüler ürün haline gelmeye başlasa da maalesef hala çok az tanınıyor ve tüketiliyor. Kişi başına tüketim hala 2 litre civarında ve bu miktar bizim gibi zeytinyağı üreten AB ülkelerindekinin neredeyse onda biri.
Zeytinyağımızın bu denli düşük oranda tüketilmesinin en temel nedenlerinin başında 60’lı yıllardan itibaren uygulanan margarin ve diğer bitkisel yağların ülkemize sokulması yönünde izlenen çok yönlü politikalar geliyor. Bugün de kabul edildiği gibi yağlar arasında en değerli katı yağ; tereyağı ve en değerli sıvı yağ; zeytinyağı tüketmeye alışkın toplumumuzu öyle sistematik ve sinsi bir biçimde bu muhteşem ikiliden uzaklaştırdılar ki inanılır gibi değil. Hafızalarımızı biraz zorlarsak devlet televizyonu da olmak üzere margarin veya bitkisel yağın yararlı olduğunu göstermek için insanlarımızı kanat takıp uçurmadıkları mı kaldığı! Tıp hekimleri reçetelerinde ve diyetisyenlerin diyet listelerinde bu yağlara öncelik vermedikleri mi kaldığı!. Tu kaka göstermek için Zeytinyağlı yiyemem aman türkülerin mi bestelenmediği? Zeytinyağına yapılabilecek bir diğer kötülük anlamında mutfağımızda sadece “zeytinyağlılar” adıyla ve sadece belirli sebze yemekleriyle mi sıkıştırıldığı! oysa her yemekte kızartmalarda tatlılarda ve yüzlerce yemekte en başarıyla kullanılabilecekken ve bunu en ünlü dünya şefleri yemeklerinde kullanırken! Tabii en son vurucu darbe ve kolay kolay sökülemeyeni ise; “Zeytinyağı Pahalıdır” imajının sistematik bir plan çerçevesinde verilmesi ile halkımız zeytinyağına yaklaşmaya bile korkutulmadığı mı kaldı! Çok çekti zeytinyağı çok çileler çekti öz vatanı Anadolu’da!...
Oysa Zeytinyağı Ticaret Devi İtalya gibi tüm dünyada kabul edilen yararlarını ve değerlerini anlatmalıydık. Ülkeye 700 bin ton bitkisel yağ ithal etmemeli ve her yıl milyarlarca dolar döviz ödememeli tam tersi bugünkü yaklaşık dünya üretimi olan 3 milyon ton zeytinyağı üretebileceğimiz dünyanın en elverişli iklimi ve topraklarına sahip Anadolu’da bunu başarabilsek ve halkımızı milyarlarca dolar ödemekte olduğumuz ilaç sanayilerinin ve hastalıkların kucağına atmamayı başarabilseydik. Keşke üreticimizi devamlı ve sistematik devlet politikaları uygulanmak suretiyle kendi haline bırakmasak ve son 15 yılda ki desteklere rağmen 200 bin ton zeytinyağı üretebilir hale getirilmeyi 10-15 misli katlayacak kadar büyük düşünebilseydik.
Ama bütün bu karşı girişimlere rağmen aydınlanmanın da sembolü kutsal zeytinyağı tüm dünyada öyle bir ışık saçmaya başladı ki herkes zeytinyağını gerek sağlık açısından gerekse mutfağın ve beslenmenin en değerli ögesi olduğunu her geçen gün daha fazla keşfediyor. Şimdilerde film tersine döndü! margarinlerin içine zeytinyağı koyarak onu daha değerli gösterme çabaları başlatıldı. Yani ilahi adalet tecelli etti ve zeytinyağı hak ettiği değeri gün be gün kazanıyor. Büyük bir sevinçle görüyoruz ki neredeyse tüm televizyonlarda zeytinyağının yemeklerde kullanımı kalitesi, yararları konuşuluyor. Oysa inanıyor ve iddia ediyoruz ki yeryüzüne gelmiş ilk ve ölümsüz ağaç Zeytin Ağacının; ölümsüzlüğün sırrını da sakladığını ve bir gün araştırıcıların bunu da keşfedeceklerine ve tüm insanlığın yararına sunacaklarına şahit olacağız.
Yukarıda da belirttiğim gibi; Ülkemizde son yıllarda zeytinyağı kalitesi de yükselmekte ve çok değerli zeytinyağları her geçen gün artan bir şekilde çeşitli markalar adı altında halkımızın kullanımına sunulmaktadır. Bu güzel ilerlediğimiz yolda zeytinyağını tehdit eden başka tehlikelerde var. Tabii ki tarih boyunca değerli olan her şey üzerinden daha fazla para kazanmak isteyen ticari unsurlar ortaya çıkar ve o ürünlerde taklit veya tahşiş yöntemleri kullanılmak suretiyle onun ününden yararlanarak kısa sürede büyük kazançlar elde ederler. Ülkemizde de bir çok gıda ürününde de görüldüğü gibi Zeytinyağında da güncel tehlikelerin başında taklit ve tahşiş gelmekte. Taklit, tağşiş ve kayıt dışılık sorunudur. Özellikle son yıllarda taklit ve tağşişle mücadelede Bakanlık denetmenlerince çok sıkı denetim yapılmasına rağmen maalesef yeterince başarışı olunamıyor. Bunun temel nedeni, cezaların ve kayıt dışı üretim denetimlerinin yetersiz olması, yol kenarlarında markasız, uygun olmayan ambalajlarda ve kayıt dışı pazaryeri satışlarının denetlenmesinden başlayarak, taşımayı gerçekleştiren tankerler ve depolar bazında kontrollerin yapılması gerekiyor. Taklit ve tağşiş ekseninde haksız rekabetin artması ile kayıt dışılığın önlenememesi hem kalite artışını ve hem de sektörün büyümesinin önündeki çok önemli engellerden…
Öncelikle yeni bir yasa ile; Taklit ve tağşişteki cezai yaptırımın arttırılması, nitelikli suç kapsamına alınması, müteselsil sorumluluğun getirilmesi, tağşişli zeytinyağı ticareti yapanların nitelikli suçlar kapsamında cezalandırılması ve tağşişli yakalanan yağ miktarı ile orantılı ciddi anlamda caydırıcı para cezası uygulanmalıdır. Tağşişin sürekli olması halinde ticaretten men ve hapis cezasının verilmesi sağlanması gerekiyor. Sofralık zeytin ve zeytinyağının üreticinin birincil ürünü olduğu kanısı değişmeli. Zeytincilik sektörüne en fazla zarar veren konulardan biri kayıtdışı satışlar. Bu nedenle hem üreticimiz hem de kayıtlı firmalarımız haksız rekabet ile mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Aynı anda Devletimiz de vergi ve istihdam kaybına uğramaktadır. Zeytin üreticilerinin, ticaretini yapan tüccarların eğitimine önem verilmelidir. Ülke genelinde zeytinyağı gibi birçok üründe gıda güvenilirliği ve tağşişi önleyebilmek üzere AB’ de de uygulaması bulunan“gıda polisiya da müfettişi” olarak tanımlanabilecek yetkili ve etkili bir denetim sistemi ve “gıda mahkemeleri”nin kurulması sağlanmalıdır.
Comments